Türkiye'den...
Esat Akçilad
Esat Akçilad 1982 Kars doğumlu. Yaşam öyküsü, Kars’ın Çatak köyünde, yoksul bir ailenin yedinci çocuğu olarak başlıyor. Annesi o altısına basmadan ölüyor. Seyyar satıcılık yapan babası çocuklarına bakamadığından oğlu Esat’ı Bitlis 75.Yıl Çocuk Yuvası’na veriyor.
Esat Akçilad on bir yaşındayken, öğretmeninin yardımıyla üstün zekalı öğrencilerin alındığı Türk Eğitim Vakfı İnanç Türkeş Lisesi’ne giriyor. Bitlis’ten ayrılıyor ve Kocaeli 100.Yıl Yetiştirme Yurdu’na taşınıyor.
Yalnızca dersleriyle değil, tiyatro, sinema ve fotoğrafçılıkla da ilgileniyor. Lise 1’de okurken, bir ailenin miras yüzünden parçalanmasını konu edinin “Yarın İçin” adlı oyunu bir çok kez sahneye konuyor. İki kez fotoğraf sergisi açıyor ve “Boyacı” adlı bir de kısa film çekiyor. Film çekmesi kolay olmuyor elbet. Senaryosunu filme dönüştürmek için kapı kapı dolaşarak kamera arıyor. Bu yılın başında tamamlayabildiği filminde “Kadıköy’deki boyacı çocukların yoksulluğunu ve gelir adaletsizliği”ni anlatıyor. “Boyacı” Türkiye ve Fas’taki film festivallerinde gösterilecek. Esat, “sinemaya olan ilgim sürecek” diyor.
2000 yılında lise 2 nci sınıfı bitirmek üzereyken “Uluslalarası Kültürel Değişim Sistemi Programı” sınavlarını kazanan Esat Akçilad, İsveç’e gidiyor. İki yıllık eğitimin ardından, Türkiye’ye dönüyor ve üniversite eğitimi için Amerikan üniversitelerine yazıyor. Başvurduğu 11 Amerikan üniversitesinin dördünden olumlu yanıt geliyor. Seçimi, mezunları arasında Clinton ve Bush’un da olduğu Yale Üniversitesi oluyor. “Etik, Politik ve Ekonomik” bölümünü bursla okuyup sonra Türkiye’de politika yapacağım.” diyor, “Çünkü halkın içinde yetişen insanlar halka hizmet etmeli.”
Kars’ın Çatak köyünden Amerika’nın Yale Üniversitesi’ne uzanan yolda, Esat Akçilad yürüyor. Türkiye’nin yarını için.
Selim Aydın
Marmara Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’nden bu yıl mezun olan Selim Aydın, muayenehane açacağı günleri sabırsızlıkla beklerken, vakit ayırmak isteyip de yapamadığı şeylerin hasretini gidermeye çalışıyor.
Radikal Gazetesi’nin Yüksek Öğrenim Kurulu’na ilişkin hazırladığı bir yazı dizisi kapsamında röportaj veren Selim Aydın, geride bıraktığı eğitim hayatına bakarken şunları söyüyor: “ Aslında hayal kırıklığına uğradım. Okul dışında başka şeylere de zaman ayırmak istiyordum. Ama hem yoğun bir eğitim vardı, hem de klinik öncesi pratik işler. Gece ve gündüz birbirine karışıyor; okul eve taşınıyor. Sosyal hayatım pek olamadı. Üstelik diş hekimliği pahalı bir eğitim. Başka fakültelerdeki arkadaşlar harçlıklarını gezmeye ayırırken, biz eğitime harcadık.”
E, doktor olmak kolay değil tabii. Bununla birlikte Türkiye’de diş hekimliği fakülteleri her yıl 1000 yeni mezun veriyor ve her yıl 1000 yeni doktor rekabete katılıyor. Marmara Üniversitesi mezunu Selim Aydın’ın bu konuda bir önerisi var : “Bence dişi de kapsayan bir sağlık sigortası olmalı. Herkesin sigortası olursa, diş hekimleri de işsiz kalmaz, fiyatı düşürmez, dolayısıyla kaliteden ödün verilmez.” diyor.
Eren Yanık
Robert Kolej’de ikinci sınıf öğrencisi. İlkokul yıllarından liseye kadarki sınav dönemlerini anlatan bir kitap yayınladı. Adı, “Sınavcı”. Kitap, gördüğü ilgi nedeniyle ikinci baskısını yaparken, Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü’nce referans kaynak olarak gösterilecek denli başarılı bulundu. “Küçük hedef koyunca insanın içinden kazanmak gelmiyor” diyen Eren Yanık kolej sınavlarında Türkiye 14’üncüsü olmuş. Sıradaki hedefi, Amerika’nın en iyi iki üniversitesinden birine; Harvard ya da Princeton’a girmek.
“Sınavcı”yı yazma öyküsü arkadaşsız geçirdiği bir doğum günüyle başlıyor. Yaz tatiline denk geldiği için kimseyi davet edemediği bir doğum gününde, evde tek başına canı sıkılınca, oturup kitabın ilk satırlarını yazmaya başlamış. Sonradan okuldaki bir dönem ödevinde de otobiyografi yazmayı tercih etmiş. Yaşam öyküsünü anlattığı ödevi ile sınava girme halleri üzerine yazdıklarını birleştirince ortaya bu kitap çıkmış. Sınav gerginliği denen şey herkesin başında olduğu için, kitap ilk önce bu nedenle ilgi görüyor ve yazarı Eren Yanık’ın anlatım başarısı nedeniyle de en sonunda bir başvuru kaynağı haline geliyor. Çünkü kitapta yalnızca sınava giren öğrencinin sıkıntıları değil, ailesinin ve çevresindeki diğer insanların etkileyici rollerine de değiniliyor. Eren Yanık “Bunlar benim kendi doğrularım. Herkese hitap etmeyebilir. O yüzden kimseye “uygulayın” diyemem. Sadece anne-babalara bir önerim var: Çocuğa arkadaş gibi yaklaşmak uğruna yapay olmayın, rahat davranın, kendiniz gibi olun. Çok doğru biri, çok sıkıcı olabiliyor.” diyor. (Haber: Yiğit Karaahmet, Milliyet, 23.3.'03)